10 Aralık 2009 Perşembe

YENİ MEDENİ KANUNA GÖRE MAL REJİMİ


Yeni Medeni Kanunda dört çeşit mal rejimi vardır a) Edinilmiş mallara katılma b) Mal ayrılığı c) Paylaşmalı mal ayrılığı d) Mal ortaklığı. Başka bir mal rejimi seçilmediği takdirde, edinilmiş mallara katılma rejimi kendiliğinden geçerlidir. Diğerleri seçimlik rejimdir.

Mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığı rejimleri, tarafların noterde yapacakları bir “Mal Rejimi Sözleşmesi” ile seçilebilir ve ortaklığa girecek mallar burada belirlenir. Ayrıca taraflar evlenme başvurusu sırasında da hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak bildirebilirler (madde 205). Bu gibi bir durumda, evlenme başvurusu yaparken kadının neye imza attığını iyi bilmesi çok önemlidir.

Edinilmiş mallara katılma rejimi kendiliğinden geçerli mal rejimi olduğu için, evlilik sırasında herhangi bir sözleşme yapmaya gerek olmaksızın bütün evlilikler için geçerlidir; diğer üç seçenek ile yasaya girmiş olan mal rejimleri ise, eşlerin evllik sırasında veya sonradan seçimi üzerine uygulanabilmektedir.

YÜRÜRLÜK YASASININ 10. MADDESİ

Eski Medeni Kanun’da kendiliğinden geçerli olan rejim mal ayrılığıydı. Malları tapunun ve belgenin kimin üzerine olduğuna göre ayıran bu rejim, (Türkiye’de tapuların sadece %8’inin kadınların üzerine olduğu göz önüne alındığında) boşanma veya ölüm durumunda kadının aleyhine işliyordu. Kadın hareketi yıllarca daha eşitlikçi bir mal paylaşımını öngören ve böylelikle eşlerin evlilik birliğine kattıkları emeği de göz önüne alan, “edinilmiş mallara katılma” rejiminin kendiliğinden geçerli rejim olması için çaba harcadı.

1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun ile, kadın hareketi çabalarının meyvelerini toplamaya başladı. Edinilmiş mallara katılma rejimi kendiliğinden geçerli rejim oldu. Ancak, Meclis’te son dakikada yapılan bir hamleyle, yasa bir darbe aldı. Mal rejiminin uygulanmasına ilişkin YÜRÜRLÜK YASASI’nın 10. maddesine göre, edinilmiş mallara katılma rejimi, 1 Ocak 2002’den itibaren geçerli sayılıyor ve bu tarihten sonra edinilen malları kapsıyor.

Bu tarihten önce evlenmiş eşler, yasayı evliliklerinin başından itibaren geçerli kılmak için, birlikte notere gidip bu rejime geçmek istediklerini belirten bir sözleşme yapmak zorundalar. Ve böyle bir sözleşme yapmak için sadece 31 Aralık 2002’ye kadar süreleri var. Kadın hareketi, maddenin bu şekilde geçmemesi için çok çaba sarfetti ancak Meclis’in kararlı direnişini aşamadı.

Boşanma davası devam ederken, mağdur olan kadın varsa çocukların geçimini sağlamak üzere, hakim, talebe bağlı olmaksızın tedbir nafakasına karar verir. Tedbir nafakası, dava tarihinden itibaren bağlanıp dava sonuçlanana kadar devam eden bir nafakadır (madde 169).

Tedbir nafakasının dava sonrasında yoksulluk nafakasına dönüşmesi talep edilebilir. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan eş, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir (madde 175). Buna yoksulluk nafakası diyoruz. Ancak eski Medeni Kanun’a göre erkeğin kadından yoksulluk nafakası talep edebilmesi için, kadının refah içinde olması gerekirken bu madde “eşitlik” adına kaldırılmıştır. Yoksulluk nafakasının, istenirse her ay değil toptan ödenmesine de karar verilebilir (madde 176).

Velayet kendisine verilmemiş olan taraf, mali gücü oranında, çocuğun geçim ve eğitim-öğrenim masraflarına katılmakla yükümlüdür. Çocuk lehine bağlanan bu nafakaya da iştirak nafakası adı verilir.

DÜNYADA KADIN


1857 yılında, ABD'de dokuma işçisi kadınların daha insanca bir yaşam isteğiyle, eşitsizliğeayrımcılığa, uzun ve insanlık dışı çalışma koşullarına karşı mücadeleye başladıkları 8 Mart, ilerleyen süreçte, tüm dünya kadınlarının kutladığı bir gün haline geldi.
1857’den beri dünyanın birçok ülkesinde kutlanan bu gün 1977 yılındaki Birleşmiş Milletler genel toplantısında Kadın Hakları ve Uluslararası Barış günü olarak kararlaştırılmış ve kadınların haklarının verilmesinin dünya barışını güçlendireceği kabul edildi.
Böylece 8 mart Birleşmiş Milletler'e üye ülkelerde 'Uluslararası Kadın Günü' olarak kutlanmaya başladı.
8 mart, 19'uncu yüzyılın sonlarından bu yana kadınların talep özlemlerini dile getirmedeki kararlılıklarını sergiledikleri bu güne dek hiç de küçümsenmeyecek haklar elde ettikleri bir gün oldu.
Kadınların daha eşit daha yaşanılır dünya için başlattığı mücadele, toplumların her kesiminde yankısını bulbuldu vdestek gördü.
Günümüzde uluslararası insan hakları belgelerinde her insanın eşit ve özgür doğduğu, herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine hiçbir ayrım gözetilmeksizin fırsat eşitliği çerçevesinde sahip olduğu cinsiyete dayalı ayrımcılığın kabul edilemezliği ilkeleri benimsendi.

Dünya'nın yüzde 49.7'si kadın. Yani kadın nüfusu 3 milyardan fazla.
Her yıl, yarım milyondan fazla kadın, gebelik ya da doğum sırasında yaşamını yitiriyor.
Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70'i eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürülüyor.
Dünyada her 3 kadından 1'i hayatının bir döneminde şiddete maruz kalıyor.
Her 5 kadından 1'i hayatının bir döneminde tecavüz veya tecavüz girişimi kurbanı oluyor.
ABD'de her 90 saniyede 1 kadın tecavüze uğrarken, Irak'ta nisan 2003'ten bu yana savaş sırasında ve sonrasında, en az 400 kadının tecavüze uğradığı İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporlarında yer alıyor.[2]
Dünyada, ağırlıklı olarak Afrika kıtasında 135 milyondan fazla kadın sünnet ediliyor.
Dünya genelinde mültecilerin yüzde 80'i kadın.
Gelişmekte olan ülkelerde okur-yazar olmayan her 3 kişiden 2'si kadın.
280 milyonluk Arap dünyasında her 2 kadından 1'i okuma yazma bilmiyor.
Suudi Arabistan'da kadının oy hakkı yok, araba kullanması yasak.
Dünyada 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar bulunurken, 'namus savunması' Peru, Bangladeş, Arjantin, Ekvator, Mısır, Guatemala, İran, İsrail, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Venezuella'nın ceza yasalarında yer alıyor.
İran'da çok istisnai durumlar haricinde kadının boşanma hakkı yok.
İslam Şeriatıyla idare edilen ülkelerde bazı durumlarda zina yapan kadın ve erkeklere recm cezası uygulanmaktadır.
Tüm dünyada sağlık çalışanlarının yüzde 75'i kadın.
Siyasette ve iş dünyasında da kadınların oranı gelişmiş ülkelerde bile epey düşük.

8 Kasım 2009 Pazar

TÜRKİYE’DE KADININ İNSAN HAKLARI

Hukukun üstünlüğü ilkesine dayalı demokratik bir düzenin gerektiği gibi işlemesinin temel koşullarından biri, bireylerin toplumsal grupların, haklarını hem kendileri için hem de gerekli toplumsal değişimlere önayak olabilmek için kullanabilmeleridir. Diğer bir deyişle, böyle bir işleyiş, sistemin karar mekanizmalarıyla (yani devletle) yurttaşlar arasında tabi ve edilgen değil, etkin ve değiştirici; buyurucu değil haklara saygılı ilişkiler kurulmasını gerektirir. Haklara sahip çıkmanın ve kullanma kararlılığını göstermenin temel koşulu ise bireylerin haklarını eleştirel boyutta algılamaları ve içselleştirmeleridir. Bireylerin bu şekilde “hukuk devleti”nden hem yararlanabildikleri, hem de demokrasiye katkıda bulundukları bir sistemin yerleşmesi ülkemizde henüz tamamlanmamış olan bir süreçtir. Toplumumuzun ataerkil yapısı ve cinsiyet ayrımcılığı bu durumu özellikle kadınlar için daha da geçerli kılmaktadır. Cumhuriyet’in kurulmasından bugüne kadar kadınların, hukuk alanında kağıt üzerinde kazandıkları hakları, güncel yaşamlarında kullanabildikleri haklara dönüştürebilmelerini sağlayacak sosyal hizmetler ve örgütlenme girişimleri son derece kısıtlıdır.
Hukuk alanında eşitlik konusunda elde edilmiş olan kazanımların oluşturduğu avantajlı durum, eşitlikle ilgili sorunların zaten Cumhuriyet kurulurken çözülmüş olduğu anlayışıyla uzunca bir dönem, bir dezavantaja dönüştürüldü. Bu bakış öyle aşılandı ve benimsendi ki, 1926 Medeni Kanunu, ancak 75 yıl sonra değiştirildi Hem yasalardaki hem de uygulamadaki yetersizlikleri, gerçek hayatta yaşanan acıları ve ayrımcılıkları takip etmek, dile getirmek, değiştirmeyi talep etmek en azından aydın çevrelerde 20-25 yıl öncesine kadar lüks olarak algılandı.
Bugün hâlâ bir çok kadının yaşamını anayasal haklar ya da Medeni Kanun değil, toplumsal ve dini gelenekler şekillendiriyor, ama bir yandan da artık bu durumu değiştirme talebi ve kararlılığı güçlü bir biçimde kendini hissettiriyor.
Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Vakfı, bir yandan yasa yapıcıları ve karar mekanizmalarını hedef alan çalışmalar yürütürken bir yandan da kadınlara yönelik, hak bilincinin oluşmasını ve eylemlilik kazanmasını, hakların kullanılmasını destekleyici çalışmalar yürütmekte.

KADININ İNSAN HAKLARI

Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği’nin 1994 -1996 yıllarında Ankara,
İstanbul, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yürüttüğü “Türkiye’de kadının insan hakları” ve “aile içi şiddet” konulu saha araştırmaları iki gerçeği çok çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştu: Kadınlar yasal haklarını bilmiyorlardı ve kullanmıyorlardı. Türkiye’de bağımsız yerel kadın örgütlenmelerinin sayısı son derece kısıtlıydı.

Bu araştırmaların sonuçları ve saptanan ihtiyaçlar doğrultusunda Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği 1995 yılında Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı’nı (KİHEP) geliştirdi. 1995 yılından beri kesintisiz olarak yerel düzeyde uygulanmakta olan KİHEP, 2009 itibariyle Türkiye’nin her bölgesinden 42 ilde 7500’ü aşkın kadına ulaşmıştır. Program kadınların çok çeşitli alanlarda karşılaştıkları insan hakları ihlalleri konusunda toplumsal bilinci artırarak, kadınların bu sorunlar karşısında çözümler üretmelerine yönelik donanımı kazanmalarını sağlamayı, feminist bir bilinç oluşturmayı, kadınların Türkiye’de demokratikleşme sürecine özgür ve eşit bireyler olarak katılmalarını ve kendi bağımsız örgütlenmelerini yaratmalarını desteklemeyi amaçlar.

1998 yılından beri Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği ve Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) işbirliği ile SHÇEK’e bağlı Toplum Merkezleri’nde uygulanan Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı, Cumhuriyet’ten sonra kazanılan hakların yaşama geçirilmesine yönelik ilk geniş çaplı çalışma niteliğini taşımaktadır. Aynı zamanda, son yıllarda yaşanan gelişmelere paralel olarak, hem Türkiye’nin imzaladığı kadınlara ilişkin uluslararası sözleşmelerin (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Pekin+5 kararları gibi), hem de Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi çerçevesinde önemli bir yeri olan toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında çok etkin bir araçtır. Türkiye’de sürdürülebilir ve başarılı STK- devlet işbirliğinin en iyi örneklerinden biri olan KİHEP, “İnsan Haklarında Yeni Taktikler” isimli uluslararası bir proje kapsamında, dünya çapındaki en iyi taktiklerden biri olarak seçilmiştir. KİHEP Yeni Taktikler El Kitabını okumak için lütfen tıklayınız.

Küçük grup çalışmalarına dayalı katılımcı yöntemlere bağlı kalınarak geliştirilen KİHEP iki aşamadan oluşmakta. Birinci aşamada, 15-20 katılımcı ile on gün süren bir eğitici eğitimi yer alıyor. İkinci aşamada ise, eğitici eğitimini tamamlamış olan grup yönlendiricileri kendi (yerel) gruplarını oluşturuyorlar ve Kadının İnsan Hakları’nın süpervizyonuyla 4 ay boyunca haftada bir 3-4 saatlik eğitim veriyorlar. Grup yönlendiricilerinin kullandığı Kadının İnsan Hakları Eğitimi Eğitici El Kitabının yanında, Dernek katılımcılara yönelik çeşitli görsel ve yazılı eğitim materyalleri geliştirerek, bunların dağıtımını yapıyor. Bu süreçte KİHEP eğiticileri, SHÇEK yetkilileri, KİHEP katılımcılarının oluşturduğu bağımsız yerel kadın örgütlenmeleri ve Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği ekibi düzenli olarak değerlendirme, kapasite geliştirme ve koordinasyon toplantıları ile biraraya gelerek eğiticilerin sahada karşılaştıkları sorunlar, ihtiyaç saptamaları, çözüm önerileri, yeni gelişmeler, geleceğe yönelik stratejiler konusunda deneyim paylaşıyorlar ve programın ulusal çapta bir yerel kadın dayanışma ağı olmasını sağlıyorlar.

Eğitim programı, çeşitli konularda 15 grup çalışmasını içeriyor:

1. Tanışma, Kadının İnsan Hakları Eğitim Programının Tanıtımı ve İhtiyaç Saptaması
2. Kadının İnsan Hakları
3. Anayasal Haklar ve Medeni Haklar
4. Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddet
5. Şiddete Karşı Stratejiler
6. Kadının Ekonomik Hakları - Bölüm I
7. Kadının Ekonomik Hakları - Bölüm II
8. İletişim - Bölüm I
9. İletişim - Bölüm II
10. Toplumsal Cinsiyet Rollerine Duyarlı Çocuk Eğitimi ve Çocuk Hakları
11. Kadın ve Cinsellik - Bölüm I
12. Kadın ve Cinsellik - Bölüm II
13. Kadın ve Doğurganlık Hakları
14. Kadın ve Siyaset
15. Feminizm ve Kadın Hareketi
16. Kadın Örgütlenmesi

KİHEP, bütünsel bir kadının insan hakları anlayışı ve tamamen katılımcı bir yaklaşımla, kadınların kendi tecrübelerinden yola çıkarak günlük hayatlarını şekillendiren uygulamalar ve yazılı yasalar karşısında eleştirel bir bilinç oluşturmalarına imkan veryior. Kadınların güçlü bireyler olarak, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde kendi stratejilerini üretmeleri için gerekli donanımı sağlayan bir araç olarak tasarlanan program, kadınların yaşadığı bilinçlenmeyi ve kadının insan hakları konusunda edindikleri bilgiyi eyleme ve örgütlenmeye dönüştürebilmelerini sağlıyor. Aşağıda yer alan harita Türkiye genelindeki KİHEP merkezlerini göstermektedir
Dışarıdan ve bağımsız bir araştırma ekibi tarafından gerçekleştirilen Kadının İnsan Hakları Eğitimi Programı Değerlendirme Araştırması programın etkileri ve başarısı ile ilgili önemli sonuçlar ortaya koymuştur. Değerlendirme raporunu okumak için tıklayınız. Araştırma sonuçlarına göre, Kadının İnsan Hakları Eğitimi Programı’na katıldıktan sonra kadınların:
%63’ü aile içi fiziksel şiddeti tamamen sona erdirdi, %22’si de azalmasını sağladı.
%31’i duygusal şiddeti tamamen sona erdirdi, %44’ü de azalmasını sağladı.
%34’ü ekonomik şiddeti tamamen sona erdirdi, %35’i azalmasını sağladı.
%54’ü eğitimine yeniden başladı.
%29’u ücretli bir işte çalışmaya başladı ve %13’ü kendi işlerini kurdu.
%74’ünün aile içi kararlarda etkisi arttı.
%93’ünün kendine güveni arttı.
%93’ünün çocuklarına yönelik tutumu düzeldi.
%72’si siyasi, medeni ve ekonomik hakları konusunda çok bilgilendi, %18’i de biraz bilgilendi.
%74’ü kadın olarak öz değerlendirmelerinde çok olumlu değişiklikler, %23’ü de oldukça olumlu değişimler olduğunu belirtti.
%72’sinde kocaların tutumu olumlu yönde değişti.
%82’si kendi özel uğraş ve faaliyetlerine daha fazla zaman ayırmaya başladı.

Kadın hakları

Kadın hakları, kadınların erkeklere eşit şekilde sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen isim.
Kadın hakları kavramı özellikle 19 yy'da büyük önem kazandı. Dünya genelinde çok çeşitli kurum ve kuruluşlar kadınların karşılaştığı sorunların ve ayrımcılıkların giderilmesi için çalışmalar yapıyor. Kadınların başlıca problemleri ise şunlar:
İş ve çalışma hayatında kadınlara yönelik negatif ayrımcılık.
Dünya çapında kadınların eğitim - öğretim hakkından yoksun veya ikinci planda bırakılması.
Bir devletin hukuki düzenlemelerinde kadın erkek ayrımı yapılması ve bilhassa miras hukuku ve medeni hukuk düzenlemelerinde kadınlara negatif ayrımcılık uygulanması.
Dünyada birçok bölgede, kadınların eş seçme, evlilik, boşanma diğer temel medeni haklarının tanınmaması.
Kadınlara yönelik fiziki şiddet ve psikolojik baskının en çağdaş ülkelerde bile tam anlamıyla kırılamamış olması.